Gustave Flaubert Sözleri

Gustave Flaubert, 12 Aralık 1821’de Fransa’nın Rouen kentinde dünyaya gelmiş ve edebiyat tarihinde “gerçekçiliğin usta kalemi” olarak anılmıştır. Babası bir cerrah olan Flaubert, küçük yaşta edebiyatla ilgilenmeye başlamış, ancak ailesinin isteğiyle bir süre hukuk eğitimi almıştır. Fakat yazma tutkusu ağır basınca kendini tamamen edebiyata adamıştır.
En çok bilinen eseri Madame Bovary, yayımlandığı 1857 yılında büyük yankı uyandırmış ve “ahlaksızlık” suçlamasıyla mahkemeye bile taşınmıştır. Bununla birlikte Flaubert, bu eserle yalnızca Fransız edebiyatına değil, dünya edebiyatına da derin bir iz bırakmıştır.
Yaşamı boyunca titiz bir üslup anlayışıyla yazmış, “tek doğru sözcük” arayışıyla üslubunu mükemmelleştirmiştir. 8 Mayıs 1880’de yaşamını yitiren Flaubert, geride gerçekçiliğin temel taşlarından biri sayılan eserler bırakmıştır.
Gustave Flaubert En Güzel Sözleri
– Başarı amaç değil bir sonuçtur.
– Umutsuzluk, kendini bile sevmemektedir.
– Deha Tanrı vergisidir, ama yetenek bizimdir.
– Deha Buffon’a göre yalnız uzun sabır ve çalışmadır.
– Artık yaşamak istemiyordu ya da hep uyumak istiyordu.
– Gece yarısından sonra yapılan her şey edebe aykırıdır.
– Niçin gökyüzü böylesine saf ve berrakken yeryüzü böylesine rezil?
– Hayat, insana hep geç kalmış olduğunu fısıldar.” (Duygusal Eğitim)
– Sanat, gerçeği bulmak için yapılan en uzun yolculuktur.” (Mektuplar)
– Demek ki küçücük bir ateşmiş; şimdiyse soğuk külden başka şey değil.
– Salammbô’nun adı bile, dudaklardan dökülürken bir büyüydü.” (Salammbô)
– Kadın birine ne kadar bağlanırsa, ötekinden o nispette nefret ediyordu.
– Dostlarım mı? Kimler kuzum? Dostum var mı acaba? Benim için kim üzülür?
– Salammbô, bir şehri değil, ruhları fetheden bir kraliçeydi.” (Salammbô)
– Emma, aşkı idealize ettikçe gerçek aşka daha da uzaklaştı.” (Madame Bovary)
– Şu dünyadaki sevgilerin bayalığı ve kalbin daima gömülü kaldığı ebedi yalnızlık.
– Salammbô’nun varlığı, bir şehrin kaderini değiştirecek kadar güçlüydü.” (Salammbô)
– Büyük yaradılışlar her şeyden önce müsrif insanlardır; kendilerini kolay harcarlar.
– İnsanın hayatı, çoğu kez hayal ettiği gibi değil, kaçtığı gibi şekillenir.” (Mektuplar)
– Emma, hayalini kurduğu aşkla yaşadığı aşk arasındaki uçurumda parçalandı.” (Madame Bovary)
– Sanat, acının damıtılmasıdır; yazılan her cümle, yaşanmış bir sancının izidir.” (Mektuplar)
– Frédéric, gençliğinde her şeye inanıyordu; yaşlandığında ise hiçbir şeye.” (Duygusal Eğitim)
– Emma, mutluluğu hep gelecekte aradı; fakat hayat, ona hep şimdide kaybettirdi.” (Madame Bovary)
– Frédéric’in hikâyesi, bir ömrün boşuna umutlarla tüketilebileceğini gösterir.” (Duygusal Eğitim)
– İnsanın kalbi, sürekli arar ama asla bulmaz; çünkü aranan şey, aslında kendisidir.” (Madame Bovary)
– Emma, kendi düşlerinin mahkûmuydu; özgürlüğünü ararken kendi zincirlerini örüyordu.” (Madame Bovary)
– Kinini azaltmak için harcadığı bütün çabalar onları daha da çoğaltmaktan başka bir şeye yaramıyordu.
– Julien, hayatı boyunca avladı; ama sonunda öğrendi ki en büyük av, insanın kendi nefsidir.” (Üç Hikâye)
– Emma, mutluluğu bulamadıkça hayal kurmaya devam etti; hayal kurdukça daha da mutsuz oldu.” (Madame Bovary)
– Julien, bir canavardan bir azize dönüştü; çünkü insan, en büyük düşmanını kendi içinde yener.” (Üç Hikâye)
– İnsan, arzularıyla sürüklenen bir köledir; özgürlük, yalnızca arzuların sustuğu anda mümkündür.” (Üç Hikâye)
– Becerikli görünmek istiyorlar, neticelerine hiç aldırış etmeden, size ilaçlar, tedavi usulleri sokuşturuyorlar.
– Frédéric, kaybettiklerinin yasını tutarken, aslında hiçbir zaman sahip olmadığını fark etti.” (Duygusal Eğitim)
– Frédéric, aşkı bulduğunda bile, onun hayalini aşkın kendisinden daha çok sevdiğini fark etti.” (Duygusal Eğitim)
– İnsan kalbi, doyumsuz bir okyanustur; ne kadar çok şey doldurulsa da, hep yeni bir boşluk doğar.” (Madame Bovary)
– Frédéric, hayatının sonunda, her şeyin boşluğa çıktığını gördü: tutkular, dostluklar, hayaller.” (Duygusal Eğitim)
– Emma, gözlerinde hep başka bir hayatın ışığını taşırdı; ama o ışık, yalnızca hayallerin ışığıydı.” (Madame Bovary)
– Emma’nın hayalleri, ne kadar büyürse büyüsün, sonunda taşranın dar sokaklarına çarpıp dağılıyordu.” (Madame Bovary)
– Gençlik, insanın en büyük yanılgısıdır: Çünkü o yıllarda, her şeyin mümkün olabileceğine inanılır.” (Duygusal Eğitim)
– Emma, aşkı bir kurtuluş olarak görüyordu; oysa aşk, yalnızca bir başka zincir, bir başka bağımlılıktı.” (Madame Bovary)
– Sanat, sonsuz bir mükemmellik arayışıdır; tamamlandığını sandığınız an, aslında eksikliğin başladığı andır.” (Mektuplar)
– Gençliğin trajedisi, umutla dolu olmasıdır; çünkü umut, gerçekleştiği an bile insanı yarı yolda bırakır.” (Duygusal Eğitim)
– İnsanın hayatında en acı verici şey, en çok istediği şeyin bile gerçekleştiğinde onu tatmin etmemesidir.” (Duygusal Eğitim)
– Salammbô’ya bakmak, bir insanı değil, bir tanrıyı seyretmek gibiydi: Güzelliği, ruhu hem büyülüyor hem de eziyordu.” (Salammbô)
– Derin bir ironiyle birleşen bu yakıcı derecede tutkulu kişilik, yaman ve bakir bir yaradılışa kuvvetli bir şekilde etki ediyordu.
– Beni derinden etkileyen önemsiz şeyler var ve kızgın bir demirin izi gibi bunları hep saklayacağım, bayağı ve aptalca olsalar da.
– Salammbô’nun güzelliği, yalnızca gözle değil, ruhla hissedilirdi; o güzellik, insanın yüreğini hem yüceltir hem de parçalar.” (Salammbô)
– Sanatçı için tek bir doğru sözcük vardır; onu bulmak bazen bir ömür sürer, fakat o bulunmadıkça yazı hiçbir zaman hakikatle dolmaz.” (Mektuplar)
– Emma, kocasının sadeliğinde bir hazine göremedi; çünkü gözleri hep uzaklarda, hiç var olmayan ihtişamlı hayallere kilitlenmişti.” (Madame Bovary)
– Emma, küçük mutlulukları küçümsedi; çünkü hep büyük hayallerin peşindeydi. Oysa hayat, küçük mutluluklardan başka bir şey sunmaz.” (Madame Bovary)
– Yaşayışı tepe penceresi kuzeye bakan bir sevgimesajlarim.com samanlık gibi soğuktu; can sıkıntısı da o sinsi örümcek, karanlıkta yüreğinin her köşesinde ağını örüyordu.
– Ne çocuklar gibi bir avuntu olsun diye okuyun, ne de muhterisler gibi kendinizi talime zorlarcasına. Hayır, hayır; okuyacaksanız şifa bulmak için okuyun.
– Dünya, hayal gücü yüksek olanlara cehennemdir; çünkü onların zihinlerinde büyüyen ihtişam, gündelik hayatın sıradanlığıyla sürekli çarpışır.” (Mektuplar)
– Peki sen nesin sayın okur? Kimlerden sayıyorsun kendini? Aptallardan mı, yoksa delilerden mi? Öyle kibirlisin ki, seç birini deseler deli olmayı seçerdin.
– Emma, kendini ne kadar değiştirirse değiştirsin, içindeki boşluğu dolduracak tek şeyin, hiçbir zaman var olmayacak bir hayat olduğunu biliyordu.” (Madame Bovary)
– Salammbô’nun gözleri, insanı hem korkuya hem tapınmaya sürükleyen bir gizem taşıyordu. Ona bakmak, hem arzunun hem de imkânsızlığın cehenneminde yanmaktı.” (Salammbô)
– Emma, hayatın sıradanlığından nefret ediyordu; çünkü o sıradanlık, roman sayfalarında gördüğü ihtişamla karşılaştırıldığında dayanılmaz bir yoksulluktu.” (Madame Bovary)
– Bir kadın, ruhunun açlığını doyuramadığında, gözleri hep uzaklara dalar; orada bulmak istediği şey, asla var olmamış olan bir düşten başka bir şey değildir.” (Madame Bovary)
– Emma’nın gözlerinde, hiçbir zaman tatmin olmayan bir ruhun yorgunluğu vardı; çünkü o, hep başka bir yerde, başka bir zamanda, başka bir hayatta yaşamayı arzuluyordu.” (Madame Bovary)
– Başkalarının yaşamına katılma gereksinimi, onu kente inmeye itiyordu. Ama insanların hayvana benzeyen suratları, işliklerin gürültü patırtısı, konuşmaların kayıtsızlığı yüreğini donduruyordu.
Henüz yorum yapılmamış.