Maksim Gorki Sözleri

Maksim Gorki Sözleri, Maksim Gorki ekmeğimi Kazanırken Sözleri, Maksim Gorki Alıntılar, Maksim Gorki Sözleri Kısa, Maksim Gorki Resimli Sözleri, Maksim Gorki Sözleri Resimli
Maksim Gorki Sözleri
İnsan ne şekilde yaşarsa, o şekilde düşünür.
Ne kadar az bilirsen, o kadar iyi uyursun.
İnsan mezara yaklaşmış olsa bile, gerçek uğrunda birlikte yürümeli.
Ben, yalnızca kitaplara ihtiyaç duyuyorum, diğer eşyaların benim gözümde hiçbir değeri yoktu.
Yaşam insanların bastıramadıkları daha iyiye ulaşma istekleri yüzünden hep yeterince kötü olacaktır.
Bilim aklın şiiridir şiir de yüreğin bilimidir.
Büyük kalplere göre uzaktakiler daima yakındır.
Her kızın sevdiği ya da beğenmediği şeyler vardır. Kimisi sevişmeyi sever ama parayla pulla ama küpeyle! Her kız büyüyüp büyükanne olur.
Dünya insan için karanlık gecedir ve herkes kendi yolunu aydınlatmalıdır.
Tıpkı ateşin ateşle söndürülemeyeceği gibi, kötülük de kötülükle alt edilemez.
Tanrı bizi bu dünyaya akılsız çocuklar olarak gönderir, ama akıllı ihtiyarlar olarak geri almak ister. Bu yüzden okumak gerekir!
Bende böylesine tiksinti uyandıran bu acı durum nasıl olup da onları güldürüp neşelendiriyordu?
Herkesin gözü kapalı olmaz. Kimileri kendi istekleriyle yumarlar gözlerini.’
Çocuk doğurmak çileli iş, gel gelelim kimse kadına saygı göstermez. Bak bu sözüm kulağına küpe olsun: Kadınlara hep saygılı ol, analara yani!
Aşkı tanıyan bir kadın asla aşktan azına razı olmaz! Sahibi olamayacağı boş sevdalarda kiracı kalmaz.
Tüm dünyayı yalnızca bir seyirlik olarak gören insanlar yere düşene her zaman gülerler.
Azıcık mutluluk herkes için iyi olur. Ama hiç kimse azıcık mutluluk istemez. Ve mutluluk ne kadar fazla büyük oldu mu değeri o kadar azalır.
Anlamlı Maksim Gorki sözleri
Uyurken güçlü bir adam bile çocuk gibi korunmasızdır.
Gerçeğin ateşi kan deryalarında bile söndürülemez.
Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek kalitelidir.
Unutma! İnsanlar bilgi değil avuntu isterler.
Hep ileriye giden insan ölüme giden insandır. Zaman zaman arkana dönüp bakmazsan yaşayamazsın.
İnsanların nasıl yaşadığını bilmenin ne gereği var? Ben nasıl yaşamak gerektiğini öğrenmek isterim.
Aldanma diye bir şey yoktur! Sadece biraz fazla güvenmek vardır. Ve İnsanı aldandığı değil, en çok güvendiği aldatır.
Tok insan bulmak kolaydır ama namuslu insan bulmak zordur!
İnsanlar acı çekmeli, zorluklara katlanmalı, her zaman Allah’a yakarmalı, ta ki Allah onlara sabır, katlanması için güç versin.
Günah, bataklık gibidir. İlerledikçe daha çok batarsın!
İnsan kalabalığını sevmiyorum, işte o kadar! Ben kendi halinde bir yaşam sürmeli, ıssız yerlerde yaşamalıyım, ama yaşanacak doğru dürüst ıssız bir yer de bilmiyorum.”
Şımaracak kimsen olmadığında hayat seni kocaman bir adama çevirir.
İnsanı en çok acıtan şey Birine hayatını hediye etmişken O kişinin kendini başkasına hediye etmesidir.
Huzur denilen o şeyin her santimine ihtiyacım var bu aralar. Bana biraz bahar gerekiyor. Çok üşüdüm.
Daima aşk içinde, daima aşık olarak yaşa! İnan bana, dünyada bundan daha iyi, daha güzel hiçbir şey icat edilmemiştir!
İnsanlar konusundaki çok sevdikleri acımasız yargıların gerçek değerini iyi biliyordum. Başkalarının kusurlarını dikkatle gözlemlemek, hiç kuşku yok ki, bedava yararlanılabilecek tek eğlenceydi.
Hayatta hiç kimseye tam sevgimesajlarim.com anlamıyla güvenme! Unutma ki beyaz gülün bile gölgesi siyahtır.
Dünyada en büyük zafer, insanın kendisine karşı kazandığı zaferdir.
Bu dünyada çok haksızlık gördüm. Adaletin A’sına rastlamadım. Seksen yaşındayım ve gene de yaşıyorum ve adaletin bir gün bir yerde bana sürtündüğünü sanıyorum. Ama hiç görmedim ve tadını alamadım.
Susuz çiçek açmaz sevgisiz mutluluk olmaz.
Ona nasıl davrandığımın önemi yoktu, o benim bir parçamdı, içimde bir yerlerde yaşıyordu.
Her şey bir başka oldu artık. İnsanlar daha ateşli, mevsimler daha soğuk…
İnsan ne denli az isterse o denli mutlu olur istekleri arttıkça özgürlüğünü yitirir.
İnsanlar türlü türlüdür. Kiminin ayağındaki zincir, ruhunu özgür kılar, kiminin ruhu zincirlenmiştir. Bunu iyi anlamak lazım…
Dudaklar ölür ama sözler yaşar ve sağ kalanların yüreğinde sonsuza dek yaşayacaktır da!
İşini ustalıkla yapacaksın. Şişman bir herifi boğazlamak istiyorsan tümden soyunacaksın. Şişmanlar çok kanlı olur, üstüne başına sıçrar, kan içinde kalırsın. Çıplakken kan sıçrasa da ziyanı yok, bir bez bulur silersin güzelce.
Her bilginin kaynağı insandır. İnsanlar zahmetle ve kabaca öğretirler ama öğrettikleri bilgiler kitaplardan çok daha derin ve sağlamdır.
İnsanlar birbirlerine egemen olmak isterler ama kendi kendilerinin bile efendisi değillerdir.
Eskiden insanları hırsızlık nedeniyle deliğe tıkarlardı. Şimdi de doğruluk nedeniyle içeri atmaya başladılar.
Eğer bir insan saygıdeğer bir biçimde yaşıyorsa ona kızıyorlar, onu kıskanıyorlar. Eğer öyle yaşamazsa, o zaman da adam yerine koymuyorlar.
Bizi en çok bozan kendi ahlaksızlığımızdır.
Günlük yaşamın durgunluğu içinde, mutsuzluğun kendisi bir bayramdır, yangınsa bir eğlence. Silik bir yüz üstünde bir çizik bile bir süstür.
Aslında bir insanın gözyaşı gülüşünden daha samimi ve tatlıdır. Çünkü unutma her gülüşün altında bir ihanet saklıdır.
Toplum! İşte en çok nefret ettiğim şey! O durmadan benliğimizin verebileceğinden fazlasını istiyor bizden. Ama kendimizi doğru dürüst yetiştirebilmek için gerekli şartları hazırlamıyor. Önümüze engeller koyuyor.
Herkes ilk ‘aşkından’ söz ederken gösteriş yapmamaya, abartmamaya, kabalığa düşmemeye çalışırdı; bundan öyle nazikçe hüzünle sık sık söz ederlerdi ki, başlarından geçen en iyi olayın o olduğu hemen anlaşılırdı. Sanki bomboş yaşamlarını o iyi şeyle doldurmak isterlerdi.
Bütün insanların ruhları gridir. O yüzden hepsi biraz allık peşinde.
Pırıl pırıl, güzel bir sabahtı ama nedense içimde bir sıkıntı vardı. Kendimi ıssız kırlara atmak istedim. Her zaman olduğu gibi, insanların bu güzelim günü mahvedeceklerini iyi biliyordum.
Çocuk doğurmak elbette zor, fakat onu iyi bir insan olarak yetiştirmek daha zordur.
Gördün mü işte herkes böyle olmalı. Üzüntü sanki bir ikinci dert gibi bizim bütün varlığımızı sarmış, aldığımız soluk üzüntü, giydiğimiz elbise üzüntü, hep üzüntü… Ancak bunda övünülecek bir sey yok; insan böyle olunca sıkıntıyı, acıyı göze almalıdır!
Bir şey açık seçik ortadaydı: İnsanın gönlünce yaşamasını önleyen iki ‘güç’ vardı ki, bunlar Tanrı ve insanlardı.
Kime sorarsanız sorun, dünyadaki bütün insanlar ömürleri boyunca mutlaka hakarete uğramıştır. Âmâ ben o kadar hakarete uğradım ki, artık kızmaktan da bıktım. Bana hakaret edenlere karşı ne yapabilirim ki! Hakarete karşı kendimi savunsam vakit kaybetmiş olurum. Hayat böyledir…
Onun ardı ardına yığdığı bu sonralar, aklıma, beni çok aşağıya, ondan çok uzağa, karanlığa ve yalnızlığa götüren bir merdiven getirdi, çok derin bir acı duydum.
Mutluluk elinizdeyken hep ufak görünür ama bir kere bırakın ve birdenbire ne kadar büyük ve değerli olduğunu öğrenirsiniz.
Gerçekten de, şiirler bana yeni bir yaşamı müjdeliyordu. Okuyabilmek ne büyük mutluluktu!
Kitaplar benim için de olağanüstü bir şey demekti. Sanki yazarın ruhu kitabın içine saklanmıştı; kitabı açtığımda bu ruh özgür kalıyor ve benimle için için konuşuyordu.
Merhamet yok! Ya sevgi yüzünden mahvolacağız ya da sevgi için verdiğimiz mücadelenin altında ezileceğiz. Hiç fark etmez: Mahvolmaya mahkûmuz… ”
Kitaplar, arkadaşım, içinde her şeyin yetiştiği güzel bir bahçe gibidir; güzeli olduğu gibi zararlısı da vardır.
Sanki ağır bir şey üzerime çullanmış beni eziyordu. Sanki karanlık ve derin bir çukurun içinde – yaşıyordum. Hissiz, duygusuz ve körleşmiş gibiydim. Yarı ölüye dönmüştüm.
Buz sıcağı görene kadar yaşar.
Bir sürü dostunun içinde elbet düşmanların olacak ama unutma ki onca düşmanın içinde belki seni dostun vuracak.
Biliyor musunuz, çok yalnızım; dünyada hiç kimsem yok! İnsan susar, susar ama bir gün gelir, ruhunda biriken şeyleri ansızın boşaltmaya başlar. O zaman da, ağaçla da konuşmaya razı olur.
Yaşlanmak iş yerinizde sizi sevmeyen bir arkadaşınızın olması gibidir.
İki insan birbirleriyle tam bir uyum içinde yaşarsa, konuşmadan ya da yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirlerini.
Dünyanın gösterişli halleri, yapmacık çıkarcı insanları çekmiyor dikkatimi. Bana bir parça; yüreği güzel, samimi insan lazım.
Ölümü ölümle onarmalıyız. Bunun için insanları diriltmek için ölmek gerek. Binlerce insan ölmeli ki milyonlarcası yerine gelsin. Ölüm zor bir şey değil pek kolay. Yeter ki ötekiler can bulsun bellerini doğrultsun.
Çocuklukta aklın ürettikleri ruhun çok derinlerinde yaralar açıyor ve bu yaralar kimi zaman bir ömür boyu geçmiyor.
Her şey çok basit olunca hemen aptal oluverirsiniz.
Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemezsiniz.
Bu insanlar da kendilerini kentteki herkesten üstün görüyorlardı. Bütün görgü kurallarını, bildiklerini ileri sürüyor ve bu kurallara göre de herkesi yerden yere vuruyor, herkese tepeden bakıyorlardı. Onlara, başkalarını yargılama hakkı veren bu kurallardan nefret etmeye başladım. Bu kuralları çiğnemekten zevk duyuyordum.
Özgürlüğün tadını duyuyor, gecenin hüznü yüreğime doluyordu.
Her şey gelir geçer, yalnız gerçek kalır.
Kitap oku, gereksinim duyduğun her şeyi kitaplarda bulacaksın ama ciddi kitaplar olmalı.
İyi bir insan için yaşamak zor, ölmek kolay.
Okumuş olduğum kitaplardan, hedeflerine varmakta sonuna kadar ayak direyen insanlara saygı göstermeyi, ruhsal dayanıklılığa ve sebatkarlığa değer vermeyi öğrenmiştim.
İyi şeyleri hep aklında tut, kötü şeyleri ise unut gitsin.
Oku, hep oku! Baktın bir kitabı anlamıyorsun, yedi kez oku. Yine mi anlamadın, on iki kez oku!
Bir kadının terbiyesi birisiyle tartıştığı zaman belli olur.
Yoruldum ayağımın değil yüreğimin götürdüğü yerlere gitmekten. Sustum dilimdekileri değil yüreğimdekileri söyleyememekten.
O günleri bugün iyiliksever bir perinin ustaca anlattığı acımasız bir masalmış gibi anımsıyorum.
O, kendi öz memleketinde kendilerini yabancı gören, ama aramızdaki insanların en iyisi olan sayısız insandan biriydi.
Ben inanıyorum, bir zaman gelecek ki insanlar birbirlerine değerlendirici gözlerle bakacak, herkes birbirinin gözünde bir yıldız gibi parlayacak. Herkes birbirinin sesini güzel bir müzik gibi dinleyecektir. O gün gelecek.
Yalan olduğunu bilsen dahi inanacaksın insanoğluna, yani dinleyeceksin onu, niçin yalan söylediğini anlamaya çalışacaksın. Bazen yalan, insanın özünü gerçeklerden daha çok açığa vurur.
Söylenmesi gereken bir şey her zaman çekinmeden söylenmelidir. Bir bebeğin mamasına azar azar bakır katarsanız kemiklerin gelişmesi durur ve çocuk cüce kalır. Aynı şekilde bir insanı altınla zehirlerseniz o adamın ruhu küçülür solar renksizleşir on paralık lastik top gibi.
İnsanı yenilemek gerek. İnsan uyuz olmuşsa hamama götürür, yıkar, temiz üstbaş giydirirsin iyileşir, değil mi? Ama, insanın içini nasıl temizlersin? İşte sorun bu!”
Yaşamı güzel kılan; insanların birbirlerinin yüreklerini ısıtmak için bulabilecekleri iyilik dolu sözcüklerdir. Kimilerini ölene dek unutamazsınız. Geriye dönüp baktığınızda anımsayacağınız tek şey size neler hissettirdikleri olacaktır.
Henüz yorum yapılmamış.