Web sitemize hoşgeldiniz, 13 Şubat 2025
Anasayfa » Ünlü Sözleri » Murathan Mungan Sözleri

Murathan Mungan Sözleri

Murathan Mungan Sözleri

Sayfa İçeriği: Murathan Mungan Sözleri, Murathan Munganın Sözleri, Murathan Mungan’ın En Güzel Sözleri, Murathan Mungan Sözleri Kısa, Murathan Mungan Sözleri Tumblr, Murathan Munganın Kitap Sözleri

Sayfamızdaki Murathan Mungan sözlerini sevdiklerinizle facebook, twitter, instagram, pinterest ve diğer sosyal medya aracılığı ile paylaşabilirsiniz.

Murathan Mungan Sözleri

Her ayrılık kötü değildir. Bunu en çok ayrıldıktan sonra aşka hâlâ kalbi kalmış olanlar bilir.

Herkesin ömründe aşka ayırdığı en az birkaç ay olmalı. Kuru, sıcak mevsimler; katı ve soğuk kışlar için.

Bazen çocukluğuna ağlarken kağıt mendil istemez insan; babasının beyaz mendilini arar gözleri.

Kader, aradığı kişiyi insanın karşısına her seferinde kapı komşusu olarak çıkarmaz. Uzakları yakın etmek düşer size. Haritaları seviniz.

Herkesin her şeyi bilmesi gerekmez.

Her anı kitabı yedeğinde “Hayat nedir?” sorusunu taşır. Ne de olsa çocukluk karar verir içimizdeki pek çok şeye, hayatsa bu “pek çok şeyi” bizim için her seferinde yeniden tartışmaya açar.

Korkmadan cesur olunmaz. Korkularımızın bizi yenmesine değil, güçlü kılmasına izin verdiğimizde ancak hayata kendi mendilimizi açabiliriz, düşmeden, düşürmeden başkalarının eline ya da yerlere…

Her şeyi konuşmak iyidir sanıyorlar şimdilerde. Hâlbuki insan münasebetlerinin çoğu kelimesiz halledilir.

Anların, anıların en derin katmanlarına kulak kabarttığımızda duyduğumuz sesler, burnumuzu sızlatan kokular, gözümüzün önüne düşen buğulu resimler ve içimizi yakan o derin anlatma ihtiyacı…

Kalbinin kilidini sakın bir daha gevşetmeye kalkışma! Masallarını şaşıran kadınlar bedbaht olurlar! Hayatının prensinin karşına çıkacağı masal bu değil.

Yaşamın akışını hiç zorlamazdı. Her şeyi zamanın akışına bırakmakta kendiliğinden kazanılmış bir ustalığa sahipti. Belki de bu yüzden kazanmıştı güvenlerini. Yaşamda birçok şeyi, belki de bu yüzden yitirdiği gibi.

İnsan masumiyetini bazen bir başkasının günahıyla kaybeder.

Ne tuhaf değil mi? İnsanoğlunun yaşamda en geç keşfettiği şey şimdiki zamandı.

Beklentisi yüksek kadınların yalnızlığı daha koyu olur. Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar, bir daha iflah olmuyor. Geçip gittiğiyle kalıyor zaman, aşk, her şey.

Geçmişe yolculuk herkesi yorar. Öte yandan önüne, yolun kalanına yenilenmiş gözlerle bakmasını

Tarih, anlattıklarından çok sakladıklarıyla tarihtir.

İnsan bazen kendi anıları karşısında ruhu güçlenene kadar aralıksız yazmak ister, kendi varlığını yeniden kazanmak arzusudur bu. Bazen de kendisini üzen hatıraları yumuşatmak için yazar.

Her şeyi konuşmak iyidir sanıyorlar şimdilerde. Hâlbuki insan münasebetlerinin çoğu kelimesiz halledilir.

Herkesin, her şeyi anlamasını bekleyemezsin. Sen yürüyüp gideceksin. Anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacak; dünyanın hepsine yetişemezsin ki…

Ne zaman içime biraz fazla baksam, yükseklik korkum depreşir.

İyi yazılmış notlarda ayaküstü sohbet etme tadı vardır.

Her aşk bir başka aşka bağlanır, sürer, sürdürür kendini.

Takmayacaksın, takarsan daha çok üstüne gelirler.

Kendimizi ve yaşadıklarımızı çözmek için harcadığımız onca çabaya karşın, bir yanımız derinden derine bilir ki, ne denli ardına düşüp izini sürsek de hayatımızda çözülmemiş hiçbir muamma kalmaması isteği beyhudedir.

Birinin her şeyini merak etmeye başlamak, aşkın ilk göstergesidir bana göre.

Birçok insanın yaşamında görüldüğü gibi, diğer duygular zaman içinde eriyip giderken bir tek ucu çocukluk bağlarına kadar giden sevginizin hatırası kalır.

Aşkınızın büyüklüğünü sürekliliğiyle ölçmeyin, bazı şiddetli depremler kısa sürer. Ne kadar sarsıldığınızı hatırlayın.

Beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. Ummak ve beklemek, kadınlığa verilmiş iki cezadır.

Ne zaman içime biraz fazla baksam yükseklik korkum depreşir.

Kimini hayal kırıklığı büyütür, beni de kıskanılmak büyüttü.

Aşk, sevdiğiniz kişinin mazisini de ele geçirmenizi ister sizden. Aşk, birlikte yaşanmamış zamanları da ele geçirmek ister.

Sevecen bir kadının sıradan bir temasının bile, insanda güven verici bir huzur uyandırdığını nicedir unutmuştu.

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim. Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana, bütün kazananlar gibi terk ettin.

Biliyorduk; soluğumuz tükenip gözlerimiz birbirine değdiğinde korktuğumuz şeye yakalanacaktık; konuşamadıklarımıza.

Aşk neyi açıklayabilir ki; insan kendine bile akıl erdiremezken.

Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz.

Çocukluk başlı başına bir memlekettir, hatta sılasıdır insanın. Büyüdükçe sıla özlemimiz artar, hayat giderek gurbetleşir. Sanki ne yaşarsak yaşayalım hep gurbetteyizdir. Büyümek, gurbete çıkmaktır. Bir çocuğun yaşamla ilişkisini, doğayla olan ilişkisine benzetirler.

Birbirinin kurallarını ya da ilkelerini tanımaktan çok daha önemlidir, korkularını tanımak.

Zevkler ve renkler tartışılmaz” bütün zevksizlerin atasözüdür.

Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi. Artık hiçbir duygusunu anlayamayan çocuklar gibi. Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek, her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Huzurluyum. Mutluluk benim için hiçbir zaman önemli bir kavram olmadı. Daha çok bir rastlantı gibi yaşadım mutluluğu. Kısa anların hediyesi gibi. Yaşamın, karşıma çıkardığı bazı anlar benim için mutluluk demekti. O kadar.

Akşamüstleri, gün batımları neden hem güzel hem kederlidir usta?” dedi Tagan. Çünkü; “her şeyin bir sonu olduğunu hatırlatırlar” dedi Moottah.

Yazar dediğin ömrü bavulunda yakın akraba.

Sır ertelenmiş bilgidir yalnızca.

İnsanoğlu öncelikle kendisi için bir bilmecedir ve her insan yaşarken çözemediği bilmecelerini ölürken de yanı sıra götürür.

İnsan çocukken yaptığı bir şeyi büyüdüğünde tekrarlarken, ondan aynı zevki aldığını anladığı anda mutlu olur.

Yürüyüp geçeceksin, hep yürüyüp geçeceksin. Ben öyle yaptım. Hep yürüdüm.

Hayat bazılarına mutsuz olmakla, duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil.

Her insanın ömründe, kendinden önceki insanların anlamadıklarını anlamanın mutluluğu ve anlaşılmasını kendinden sonraki insanlara devredecekleri bilinmezliklerin kederi vardır.

Hatırladıklarımızla değil, asıl hatırlamadıklarımızla başa çıkmakta zorlanırız.

Yıllar geçtikçe, hatırlayarak yaşattıklarımızın ağırlığı daha fazla biner omuzlarımıza, her seferinde biraz daha çok, ama yılların artırdığı kıymetle…

Büyüklerimiz bazı geçmiş olayları anlatırken, “O zamanlar sen çok küçüktün, hatırlamazsın,” derler bize. Gördüğümüz şeyleri anlamayacak kadar küçük olabiliriz, ama bu bizde bıraktığı izleri anımsamamıza engel değildir.

Herkes için gerekli olsa da kimse için kolay değildir yakınlarını affetmek; yıllar alır. Bunca zaman sonra affetmek, bağışlamak gibi sözler bile fazladır belki; çünkü zamanla ortada bağışlayacak ya da bağışlanacak bir şey kalmamış olabilir.

Hayat yaşarken olduğu gibi, yazarken de bir zamanlama işidir. İnsan hayatı gibi yoğun ve karmaşık bir malzemenin yazıda içini gösterecek kadar durulup saydamlaşması, yazın sanatının fiyakalarına sığınmadan yalınlığın sakin gücüne erişebilmesi için, gönül terbiyesiyle dinlendirilmiş zamanın, size ve kaleminize kazandıracaklarına ihtiyacınız vardır. Olayların içinde yaşarken gösterilen sabrın yerini bu kez de yazarken gösterilen sabır alacaktır.

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz