Web sitemize hoşgeldiniz, 10 Ekim 2025
Anasayfa » Ünlü Sözleri » Furuğ Ferruhzad Sözleri

Furuğ Ferruhzad Sözleri

Furuğ Ferruhzad Sözleri

Furuğ Ferruhzad, 5 Ocak 1935’te İran’ın Tahran kentinde doğmuş, kısa ömrüne rağmen derin izler bırakmış modern bir İran şairidir. Toplumsal baskılara, kadın kimliğine ve bireysel özgürlüğe dair yazdığı şiirlerle sadece İran edebiyatında değil, dünya şiirinde de önemli bir yere sahiptir. Kendi döneminde kadınların suskunluğa mahkûm edildiği bir toplumda, açık sözlü ve cesur diliyle öne çıkmış, aşkı, arzuyu, yalnızlığı ve başkaldırıyı şiirlerine taşıyarak İran şiirine bambaşka bir soluk getirmiştir.

Henüz genç yaşta evlenip kısa süre sonra boşanan Ferruhzad, yaşamının büyük kısmını sanata adamıştır. İlk şiir kitabı “Tutsak” (1955), onun hem bir kadın hem de bir birey olarak sesini duyurduğu eserlerden biridir. Zamanla şiir dili olgunlaşmış, özellikle “Bir Başkası” (1956) ve “İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına” (1967) adlı kitaplarıyla edebi derinliği daha da belirginleşmiştir.

Sadece şair değil, aynı zamanda kısa film yönetmeni olan Ferruhzad, “Ev Karadır” adlı belgeseliyle sinema dünyasında da dikkat çekmiştir. Bu çalışması, İran’da bir cüzzam kolonisini konu alır ve insani bakış açısıyla büyük takdir toplamıştır.

Furuğ Ferruhzad, 13 Şubat 1967’de geçirdiği bir trafik kazası sonucu henüz 32 yaşındayken yaşamını yitirmiştir. Ancak geride bıraktığı şiirler ve sanatı, onu hem İran’da hem dünyada unutulmaz kılmış, zamanla bir direniş ve özgürlük simgesi hâline getirmiştir. Ölümünden sonra daha da kıymet kazanan eserleri, hâlâ yeni kuşaklara ilham vermeye devam etmektedir.

Furuğ Ferruhzad Sözleri Kısa

– Acımasız toplum tüm acımasızlığını kadına yöneltiyordu. Gelenekler her yönden onu bastırıyordu. 

– Kimsenin işine karışmıyorum. Kimseyi incitmiyorum ve Her an kendimleyim,  Böyle olunca herkes beni kurcalıyor.        

– Neden gölgemi uzaklaştırıyorsun benden? Soruyorum sana: Acı mıdır yoksa mutluluk mudur karanlık? Zindan mıdır yoksa özgürlük ovası mıdır beden? Nedir gecenin karanlığı? Gece, Kimin kara ruhunun gölgesidir? (Duvar)

– Kalbimi sevgine öyle bir bağladım ki bir daha Başka sevdalı bir yürek istemiyorum.

– Dünya boşunalığa gebe kalmış ve zulmü doğurmuştur.  

– Uçar ve huzurlu olurdum, Çünkü şiddeti ve kavgaları gördüm. Bu dünyada çok acı çektim, Dünya gebe, ve haksızlık doğuruyor.

– Ben pişman değilim kalbim sanki zamana doğru akmakta hayat kalbimi tekrarlayacak rüzgar göletlerinin üzerinde hindiba sürüyor o beni tekrarlayacak. (Sonsuz Gün Batımında)

– Eğer aşk varsa zaman ahmakça bir sözdür.

– İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır.

– Bu dünyada yaşam iki olmalı biri deneyim kazanmak diğeri deneyimleri..

– Sil aklımdan her inanmış aldanmıştır inancını.

– Nedir sessizlik, nedir, nedir ey sevgilim? Nedir sessizlik söylenmeyen sözlerden başka?

– Kurumsallaşmış iktidarın olduğu her yerde sansür de vardır. 

– Ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum okyanusta yaşayan ve yüreğini tahta bir kavalda usul usul çalan küçük hüzünlü bir peri geceleri bir öpücükle ölen ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan…

– Benim için mutluluk güzel elbiseler, iyi yaşam ya da güzel yemekler değil, ben ru­hen huzurlu olduğumda mutlu oluyorum ve şiir ruhumu huzurlu kılı­yor. (Sonsuz Gün Batımında)

– İnsan ne kadar az umarsa yaşamında bir o kadar daha rahattır.

– Biz yitirmiş olmamız gereken ne varsa yitirmişiz, ışıksız yola düşmüşüz biz.

– Seni gördüm bir gece rüyamda, sarhoşum ah… yoksa rüyalarda mı göreceğim artık seni (Kederli İpek)

– Sanki gece, soğuk elleriyle takatsiz ruhumu alıp gitti.

– Bir pencere yeter bana bir tek pencere, bilince ve bakışa ve suskunluğa.   

– Bütün kavramların ve ölçütlerin anlamlarını yitirdikleri ve değersiz demek istemiyorum giderek sarsılmaya yüz tuttuğu bir çağda yaşıyoruz. Dış dünya öyle tepe taklaktır ki inanmak istemiyorum.

– Vardı gözlerinde günahların kahkahası yüzünde de törensel bir ışık ve eşliğinde masum dudakların gülümseyişi; gizemli ve asi…

– Kuş ölür, sen uçuşu hatırla. 

– Bana gururlu şeyler söyle, mutlu hikayeler, huzurlu güzellikler, umudu anlat, inancı.

– Ah bir güvercin gibi kanatlarım olsaydı, Uçar ve huzurlu olurdum, Çünkü şiddeti ve kavgaları gördüm.   

– ocukluğum beni görse ne yaptılar sana böyle diye ağlardı.

– Ben vicdanını yitirmiş zamandan korkuyorum.

– Ben Kendimi yaşamdan pek bir şey ummamaya alıştırdım.

– Benim de ölümüm gelip çatacak bir gün. 

– Nasıl da büyüdü kalbimin yarımlığı ve hiçbir yarı, tamamlayamadı bu yarımı.

– Kendi varlığımın sesi olayım dedim yazık ki kadındım.

– Titreyen ağlayışım dans ediyor gözyaşlarımla” (Gitmekti Benim Payıma Düşen)

– Hep, neyse yine de iyidir, diyorum. Böylece daha sevgimesajlarim.com az düşünür, daha çok yaşarım. Bir çokları benim olduğum kadar bile mutlu değillerdir.

– Benim payıma düşen, anılar bahçesinde hüzünlü bir gezintidir.

– O günlerde çepeçevre dönen kuşlara benziyordum. Karanlık gökyüzü ile çevrilmiş boşlukta kanat açarak yükselmiş, aydınlığın ve ışığın kaynağına doğru uçmak istiyordum. Yolumda yağmurlu ipekler ayağıma dolanıyor, rüzgârların nefesi uçuş seyrimi kesiyor ve bulutların sisi gözlerimi kapatıyordu. Ben kanat çırpıyordum, sürekli kanat çırpıyordum. Yolum uzak bir yoldu. Kanatlarım yorulunca uykunun kucağına dalmak için aşağıya indim. Yorgunluktan uyanık kalma korkusunu unuttum ama uykumda uçuşları düşünüyordum ve şimdi o uykudan uyandım. Yolumda yağmurların, rüzgârların ve bulutların oturup beklemekte olduklarını biliyorum. Ve ben yorgunluktan, acıdan boşalmış kanatlarla ve ümit dolu bir kalple yine de ufkun uzaklarındaki o aydınlık, huzurlu, mutlu ve gerçek özgürlüğün olduğu caddelerde parlayan güneşin hayranı olacağım. (Dünya Sevmek İçin Çok Küçük)

– Bütün o çılgınlıklardan sonra ah yazık inanasım gelmiyor, akıllanmışım. Sanki ‘o’ bende ölmüş ve ben bu yüzden yorgun, suskun ve bomboşum.

– Ben, yüreğini yitirmiş bu zamandan korkuyorum.

– Su gibi kendi çukurunda kuruyabilir insan.

– Gece kara bir toz gibi ağaçları üzerine çökmüştü. Sert bir rüzgar esiyor ve kuru sarı yaprakları caddede bir o yana, bir bu yana sürüklüyordu. O donmuş parmak uçlarıyla pencerenin buharla kaplı camını sildi. Şehrin ışıkları uzaktan göz kırpıyor ve her an daha da soluklaşıyordu. Uzun ağaçların dallarında sanki bir yalvarış vardı, gökyüzüne uzanmış ve yukarıda bir yerde, bulutların arasında bir şeyler arıyordu. (Son Gün)

– Şiddeti ve kavgaları gördüm bu dünyada çok acı çektim bu dünya gebe, ve haksızlık doğuruyor.

– Nedir sessizlik, söylenmeyen sözlerden başka.?

– Ve bu dünya öyle insanların ayak sesleriyle doludur ki seni öpüyorken kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar.

– Benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir, ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette..

– Kalbe dokunmasını biliyorlar, ama kırarak.

– Hangi yaşta ölürsek ölelim, tamamlanmamış cümlelerimiz olacak.

– Ses,ses, sadece ses, su akışının sesi ve dişi toprak kabuğu üzerine yıldız ışığının düşüş sesi ve aşkın yayılma sesi Ses, ses, sadece ses kalıcıdır. (Sadece Ses Kalıcıdır)

– Yaşam belki bir urgandır, bir adamın daldan dala kendini astığı.

– Çocukluğum beni görse ne yaptılar sana böyle diye ağlardı.    

– Eyvah! Yaralarım ruhumu hissizleştirdi.

– Ah bir güvercin gibi kanatlarım olsaydı,

– Ey dost, ey kardeş, ey herkes! Yazın tarihini gül soykırımının Aya vardığınızda! 

– Düşünüyorum ama biliyorum ki hiç gücüm yok bu kafesten kurtulmaya, gardiyan razı olsa da takatim yok kanatlanıp uçmaya. (Yeryüzü Ayetleri)

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz