Guy De Maupassant Sözleri

Guy de Maupassant, 5 Ağustos 1850’de Fransa’nın Dieppe yakınlarındaki Tourville-sur-Arques köyünde doğmuştur. Fransız edebiyatının en önemli öykü yazarlarından biri olarak kabul edilen Maupassant, özellikle realizm akımının önde gelen temsilcilerindendir. Eğitimini Rouen’de tamamladıktan sonra Gustave Flaubert’in rehberliğiyle yazarlığa yönelmiştir.
1870 Fransız-Prusya Savaşı’na katılması, daha sonra kaleme alacağı birçok esere derin bir psikolojik ve toplumsal boyut kazandırmıştır. “Boule de Suif” (Yağ Tulumu) adlı öyküsüyle büyük bir başarı elde etmiş, kısa zamanda Fransa’nın en tanınmış yazarları arasına girmiştir.
Maupassant’ın eserlerinde çoğunlukla insan doğasının karanlık yönleri, toplumsal ikiyüzlülükler, savaşın acımasızlığı ve yalnızlık temaları işlenir. “Bir Delinin Hatıra Defteri”, “Ayışığı”, “Horla”, “Madame Tellier’nin Evi” gibi eserleriyle klasikler arasına girmiştir. 1893 yılında zihinsel rahatsızlıkları nedeniyle yaşamını yitiren Maupassant, arkasında kısa ama derin izler bırakan bir edebiyat mirası bırakmıştır.
Guy De Maupassant Sözleri Kısa
– Ruh, incindikçe sessizleşir.
– Hayat, bazen sadece beklemektir.
– Savaş başka, barış başka. (Toparlak)
– Gerçek bilgelik, susmayı öğrenmektir.
– Hayat, bazen sadece dayanma sanatıdır.
– İnsanlar, en çok sevdiklerini yaralar.
– İnsan, kendi gölgesinden bile kaçamaz.
– Bazen silinmeyen öyle şeyler vardır ki.
– Ruhun huzuru, suskunluğun içinde bulunur.
– En keskin acılar, sessizce yaşananlardır.
– Mutluluk, bazen sadece acının yokluğudur.
– Aşk, insanı yüceltir ama sonunda da yıkar.
– Biliyor musun, insan sevince şeytanlaşıyor.
– Bir insanın yüzünde, ruhunun izleri okunur.
– Bazen unutmak, affetmekten çok daha zordur.
– Korkaklık, insanın en kalıcı alışkanlığıdır.
– Her aşk, içinde biraz hayal kırıklığı taşır.
– Hay Allah! Düşündükçe aklı başından gidiyor!
– Aşk, insanın kendi yıkımına gönüllü gidişidir.
– Delilik, bazen sadece farklı düşünmenin adıdır.
– Her insan, içinde anlatılmamış bir hikâye taşır.
– Hayat, çoğu zaman gerçeği gizleyen bir sahnedir.
– Ruh, bazen bedenden çok daha ağır bir yük taşır.
– Ruhun karanlığı, bazen en parlak yüzlerde saklıdır.
– İnsan, ne kadar kaçarsa kaçsın, kaderinden kaçamaz.
– Gerçek aşk, zamanın yıpratamadığı bir sessizliktir.
– Hiçbir mantığın kavrayamadığı sırları vardır gönlün.
– Gerçek korku, dışarıdan gelmez; zihnin içinde büyür.
– Bazen bir bakış, bin kelimeden daha fazla şey söyler.
– Ölümün karşısında ne yapabilir ki insan ? (Güzel Dost)
– En derin acılar, yüzüne gülmeyi öğrenenlerde saklıdır.
– Gerçek yalnızlık, kalabalığın ortasında hissedilendir.
– Ölüm, yalnızca bir son değil, her şeyin açıklamasıdır.
– Aşk, bir anlık deliliktir; fakat bazen ömür boyu sürer.
– İnsan, kaybettiklerini değil, kaybetme korkusunu taşır.
– Gerçek bir yazar, insanın içindeki sessizliği dile getirir.
– İnsan bazen yanılmalara, ölen kimseler kadar hüzünle ağlar.
– Aşk, bir nehrin taşması gibidir; önce güzeldir, sonra yıkar.
– Ruhumun içinde, kimsenin bilmediği bir karanlık deniz vardır.
– Ruhun suskunluğu, bazen kelimelerden daha yüksek sesle bağırır.
– Gerçek özgürlük, kimsenin seni hatırlamadığı bir gecede saklıdır.
– İnsanlar, gerçeği duymaktan çok, güzel bir yalanı dinlemeyi tercih eder.
– Neler söyledik birbirimize? Unuttum artık bunları; hepsini, hepsini unuttum.
– Hasta düşünceler, bedeni humma ateşinden yada veremden daha çok yer bitirir (Le Horla)
– Yoksul insanların birbirlerine yardım etmeleri gerek… Savaşı kodamanlar yapıyor. (Toparlak)
– Yasallık kazanmış aşk, vurdumduymaz aşk üzerinde her zaman üstünlük havaları takınır.. (Le Horla)
– Gerçekte kötü olan bir davranış kendisini esinleyen düşünce nedeniyle kimi zaman yüce bir davranış olabilir.
– “Yavrum, sevgili yavrum! Zavallı yaratıklara sevgimesajlarim.com karşı daha yumuşak ol. Yaşam yeterince hoyrat ve yırtıcı…” (Gezgin Satıcı)
– Bunca insan yararlı olmak için birçok şey bulurken kimilerinin de zararlı olmak için kendilerini yorup durmaları olacak şey mi!
– Nasıl bir geceydi bu Tanrım, nasıl korkunç bir geceydi. Ay ışığı yoktu; zifiri karanlık koyu bir perde gibi yeryüzüne abanmıştı.
– Çekip gitmenin, kaçmanın delice bir gereksinimi, bir geminin fırtınadan kaçması gibi mutsuzluktan kaçma gereksinimini hissediyordu.
– Ben yaşamımı onlardan almıştım. Fakat yaşam, verilen bir armağan mıdır? Herhalde benimki bir ezinç yükünden başka bir şey değildi. (Seçme Öyküler)
– “İnsan gerçekten kendisi için yaratıldığını sandığı bir varlığa rastladığı için mi sever, yoksa yalnızca sevme yeteneğiyle doğduğu için mi?” (Aşklarımız)
– (…) şu neşe saçan günün doğuşuna bakarken, böyle şafakların söktüğü şu yeryüzünde ne sevincin, ne de mutluluğun bulunmayışının nedenini düşünüyordu. (Bir Hayat)
– Onun yanında olunca sessizleşiyor, kulaklarında bir uğultu ve beyninde de bir korku İle hiçbir şey söyleyemediği gibi, bir şey düşünemiyordu. Acaba, aşk denilen şey bu muydu?
– Sizinle alay edip etmediğimi mi soruyorsunuz hanımefendi? Bir erkeğin hiçbir zaman sevdaya tutulmamış olabileceğine inanmıyor musunuz? İyi ama, ben hiç ama hiç kimseyi sevmedim.
– Bu varlık, artık hiç yok ve asla var olamayacaktır. Artık o gözler bakmayacak; insan sesleri arasında benzerine rastlanması asla mümkün olmayan o ses, hiçbir şey söylemeyecek, konuşmayacaktır.
– “What would you have? It is only Nature!” “Yes, but I say that Nature is our enemy, that we must always fight against Nature, for she is continually bringing us back to an animal state.” (The Diamond Necklace)
– “Anılar beni böyle yapıyor. Zamanı geçen şeyleri sevsen de yok et! İnsan tamamen unuttuğu insanlarla beklemediği anlarda tekrar karşılaşıyor yoksa! Onları bir kez daha gördüğünü, seslerini işittiğini sanıyorsun, bu da korkunç bir etki bırakıyor. (Bir Hayat)
– Ömrümüzün büyük azabı ebediyen yalnız olmamızdan doğuyor. Bütün gayretlerimiz, bütün hareketlerimiz sadece bu yalnızlıktan kaçmak içindir. Şunlar, şu çatısız sıra aşıkları da bizim gibi, bütün mahluklar gibi bir dakikacık olsun yalnızlıklarını dindirmeye çalışıyorlar. Fakat daima yalnızdırlar, daima yalnız kalacaklardır. Biz de öyle. (Seçme Hikayeler)






Henüz yorum yapılmamış.