Sadık Hidayet Sözleri
Sadık Hidayet (Sadeq Hedayat), 20. yüzyıl İran edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. 17 Şubat 1903’te Tahran’da doğmuş ve 9 Nisan 1951’de Paris’te intihar ederek yaşamına son vermiştir. Hidayet, modern İran edebiyatına büyük katkılarda bulunmuş, eserlerinde insanın varoluşsal sorunlarını, toplumla olan çatışmalarını ve bireyin içsel bunalımlarını işlemiştir.
Sadık Hidayet Sözleri Anlamlı
– Acı, insanın kim olduğunu hatırlatan bir öğretmendir.
– Sapık din, sapık bilim doğurur.
– Yaşam, bir yanılsamadan ibarettir.
– Her insan, kendi trajedisini yazar.
– Her ruh kendi hücresinde tutsaktır.
– Her insanın ruhunda bir yara vardır.
– Her şey bir döngü içinde tekrarlanır.
– Tutsağı olduğum sefaletten kaçıyordum.
– Gerçek, sandığımızdan çok daha karmaşık.
– Gerçek aşk, her zaman bir imkânsızlıktır.
– İçimizdeki boşluğu hiçbir şey dolduramaz.
– Kendini bulmak için kaybolmak zorundasın.
– Ruhun karanlıklarına inmek cesaret ister.
– Mutluluk, bir serap gibi uzak bir hayaldir.
– Sevgi, her zaman bir fedakârlık gerektirir.
– Yalnızlık, bazen insanın en sadık dostudur.
– Bu dünya bir tiyatro, herkes maskeler takar.
– Gerçek mutluluk, dünyada değil, içimizdedir.
– Kendini bulmak, hayatın en zor yolculuğudur.
– Hayat, bir gölge oyunu; her şey gelip geçici.
– İnsanın en büyük düşmanı, kendi korkularıdır.
– İnsanlar, acılarını bile gizlemek zorundadır.
– Gece, tüm karanlık düşüncelerimi açığa çıkarır.
– İnsanlar gerçek duygularını saklayarak yaşarlar.
– Her şeyin bir sonu varsa, bu sonsuzluk neden var?
– İnsanın kendisinden kaçışı, asla mümkün değildir.
– Kendi zihninin hapishanesinde yaşamaya mahkûmsun.
– Hayat bir bilmecedir, çözümünü bulmak imkânsızdır.
– İnsanın en büyük arayışı, kendi içindeki huzurdur.
– Kendini anlamayan insan, başkalarını da anlayamaz.
– Gerçekten anlamadığımız şey, yaşamın ta kendisidir.
– Zaman, her şeyi unutturmaz; sadece acıyı hafifletir.
– Geçmişten kaçmak, gelecekte kaybolmak anlamına gelir.
– Ölüm, bir kurtuluş mu yoksa başka bir belirsizlik mi?
– Düşmanlarımı değil, kendi içimdeki boşluğu yenmeliyim.
– İçimde bir boşluk var, neyle dolduracağımı bilmiyorum.
Sadık Hidayet Kitap Alıntı Sözleri
– Hayat, hiçbir zaman tatmin etmeyecek bir açlık gibidir.
– Kendi kabuğuna çekilmek, bazen insanın tek sığınağıdır.
– Lakin tek korkum; yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.
– Ölüm, yaşamın sonu değil, başka bir başlangıç olabilir.
– Gerçek özgürlük, insanın kendi kaderini kabul etmesidir.
– Yaşam bir sınavdır, ama kimse sınavın sorularını bilmez.
– İnsanı en çok korkutan şey, kendi içindeki bilinmeyendir.
– İnsanlar kendi yıkımlarını hazırlarlar, farkında olmadan.
– Onları görmeye ihtiyacım yoktu, biri ötekinin kopyasıydı.
– Yalnızlığın ortasında, insan kendi karanlığında kaybolur.
– İnsan, kendi zihninin tutsaklığında yaşamaktan kurtulamaz.
– Her şeyin anlamsız olduğu bir dünyada, insan ne için yaşar?
– İnsan, kendi içindeki karanlığı kabul ettiğinde özgürleşir.
– Bu dünya bir bataklık, ne kadar çırpınırsan o kadar batarsın.
Sadık Hidayet Meşhur Sözleri
– Bir çıkmazda olduğumuzda, en iyi kaçış yolu ölüm gibi görünür.
– Düşlerimde bir hayalet gibi yaşıyorum, gerçekler beni öldürüyor.
– Her şey kaybolduğunda, insan yalnızca kendi iç karanlığına döner.
– Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
– Hepsi bir ağız, ağza asılı bir avuç bağırsaktan oluşuyor, cinsel organlarında bitiyorlardı.
– Ruhunuz o kadar özgür değil; başkalarının lafını takılmış plak gibi tekrarlayıp duruyorsunuz.
– Bana benzeyen, görünüşte bendeki ihtiyaçlara, tutkulara, arzulara sahip bu insanlar niçin kırarlar beni?
– Benim içimdeki öyle bir dünya idi ki, ondaki bilinmezlikleri bir bir anlamaya kendimi adeta mecbur hissediyordum.
– Onu kendi tenimin sıcaklığıyla ısıtmak istedim, ona kendi sıcaklığımı verip ölümün soğukluğunu ondan almak istedim.
– Ölüm ona göre son derece kolay ve doğal geliyordu bu sırada. Yaşam denilen şey alaycı bir aldatmadan başka bir şey değildi.
Sadık Hidayet En Çok Beğenilen Sözleri
– Mevhum bir dünyada yaşadığını, eski, yeni ne varsa hiçbir şeyle bağlantısının olmadığını hissediyordu. Tüm olup bitenlerden uzaktaydı!
– Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler, ölümün çocuklarıyız , hayatın aldatmacılarından bizi o kurtarır.
– Kışın bir deliğe gizlenen hayvanlar gibi kendi içime ne kadar çekilsem, başkalarının seslerini o kadar net duyuyor, kendi sesimi boğazımda işitiyordum.
– Sokaklarda belli bir amacım olmaksızın, rasgele yürüyor; para ve şehvet peşinde koşan, o tamahkâr suratlı ayaktakımını arasından rahat, umarsız geçiyordum.
– İnsanların yediği et, kendilerini savunamayan günahsız ve zararsız varlıkların çektiği acı ve işkencedir. Dökülmüş kanları intikam çığlığı atar, insana ve üstünde yaşadığımız gezegene lanet okur.
– İnsanların hile hurda dolu dünyasından hayvanların içten, kayıtsız ve çocukça dünyalarına sığınmıştı adeta. Hayatı boyunca mahrum kaldığı şefkati, sade duyguları onların ilgisinde, ülfetinde arıyordu.
– Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi, orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu. Ben ki henüz yaşadığım dünyaya bile alışmamışım, bir başka dünya neyime yarardı benim?
– Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.
– Canlıların leş ve pıhtılaşmış kanlarıyla dolu. Bu hal, hayvanlara işkence etmek bir yana, hiç gerek yokken insanın acıma duygularını ve doğadaki varlıklarla birleşmesini kendi içinde zorla bastırması nedeniyle çok korkunçtur.
Sadık Hidayet Sözleri Facebook
– Kim dedi sana ben insanlık için resim yapıyorum diye? Tut ki insanlık yok oldu ve çalışmalarım kara, yağmura, doğanın kör kuvvetlerine teslim oldu; yine de canı cehenneme! Ben hala kendi çalışmalarımdan keyif alıyorum ve bu da yetiyor bana.
– Yaşamla yaka paça olamam, güreş tutamam. Sizler, gerçekte yaşadığınızı zannediyorsunuz. Elinizde hangi sağlam kanıt ve mantık var? Ben artık ne bağışlamak, ne de bağışlanmak, ne sola ne de sağa gitmek istiyorum. Gözlerimi geleceğe kapayıp, geçmişi unutmak istiyorum.
– Vaktiyle onların arasına karışmıştım; başkalarını taklit edeyim dedim. Baktım, soytarıya dönmüşüm. Adına zevk dedikleri her şeyi denedim; gördüm ki başkalarının sevgimesajlarim.com zevki bana yaramıyor. Her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. Diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu.
– Karanlık ve amaçsız yaşam insanı Ötenazi Enstitüsü’ne çekiyor ve intihar herkesi ilgilendiren bir konu haline gelmiş. Nitekim abartmadan denilebilir ki, kimse doğal ölümle ölmüyor. Demek ki ne bilim, ne türlü inançlar ve ne felsefi varsayımlar insanoğlunun ruhsal acısını azaltabilmiş.
– Kim, ne derse, dediği kendisine aittir. Herkes için geçerli olan tek gerçek, bu kişidir. Hepimiz farkında olmadan kendimizden söz ederiz. Hatta yabancı olduğumuz konularda kendi duygularımızı, gözlemlerimizi başkasının ağzından söyleriz. İşin en zor yanı, kişinin her şeyi olduğu gibi söyleyebilmesidir.
– Biliyor musunuz, daima kadın bana gelmelidir. Ben kadına asla gitmem. Ben bir kadının yanına gidersem, o kadının kendisini benim için teslim etmediğini, param için, çapkınlık için ya da benim dışımda bir nedenle teslim ettiğini hissederim. İşin içinde yapmacık bir şeyler olduğunu hissederim. Oysa, ilk önce kadın bana gelirse, taparım ona.
– Et yeme gereksinimi ya da lezzetinin her gün binlerce hayvanın öldürülmesine neden olduğunu biliyor musunuz acaba? Avlaklarda, balıkçılarda, tavukçularda her gün kurban edilmeye mahkum biçare ve sayısız hayvan ordusunu sayacak olursak, bu hassas varlıkların sayısı milyonları aşar. Bunlar her yıl insanoğlunun fasitleşmiş tat alma duygusu ve mide düşkünlüğü uğruna öldürülmektedirler.
– Hayat hikayemde önemli bir şey yok. Başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne yüksek mevki sahibiyim, ne de sağlam bir diplomam var. Okulda hiçbir zaman örnek bir öğrenci olamadım; başarısızlıklar her yerde buldu beni. Nerede çalışırsam çalışayım silik, unutulmuş bir memurdum; şefleri memnun edemedim. İstifa ettim mi seviniyorlardı… bırak gitsin, yaramaz! Çevrem böyle görüyordu beni; haklıydılar belki de.
– Sizin aradığınız hal, ceninin ana rahmindeki halidir. Koşuşturmadan, mücadele etmeden, kimseye yağ çekmeden, sıcak, yumuşak ve kızıl bir duvarın içinde iki büklüm vaziyette durur. Yavaş yavaş annesinin kanını emer, tüm ihtiyaçları kendiliğinden karşılanır. Bu, her insanın yaratılışında var olan, kaybolmuş bir cennet nostaljisidir. Orada insan kendinde, kendi içinde yaşar. Belki bir anlamda ihtiyari ölüm değil midir?
– Adına zevk dedikleri her şeyi denedim; gördüm ki başkalarının zevki bana yaramıyor. Her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. Diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu. Başkalarının yaşam tarzına ayak uyduramazdım… Kendimi birinin düşüncesine mahkum etmek, birinin taklitçisi olmak değildi istediğim. Nihayet zevkime göre bir oda yapmaya karar verdim. Sadece kendimin bulunacağı, düşüncelerimin dağılmayacağı bir yer.
– Soluk alamıyordu; iğrenç olduğunu düşünüyordu hep. Dünyanın ve tüm insanların zulmüne, adaletsizliğine karşı dile getirilemeyen bir kin, bir nefret duydu kendinde. Onu bu halde, bu kılıkta dünyaya getirdikleri için belli belirsiz bir kin duydu annesine, babasına karşı. Hiç dünyaya gelmemiş olsaydı, böyle şeylerle karşılaşmayacaktı. Başkaları gibi yüzsüz, hafifmeşrep, dillere düşen, arsız, hayasız biri olsaydı, eski günleri yâd edecek güzel anıları olacaktı.
– Anlatırsınız. Anlattıklarınız hiçbir işe yaramaz. Çünkü, sizin hissettiklerinizi, sizin yaşadıklarınızı, geçtiğiniz evreleri, yaşamın içerisinde algıladıklarınızı, duyumsadığınız şeylerin size katıp, sizden aldıklarını anlatmaya çalıştığınız kişi anlamaz. Nihayetinde algılayamadığı bu durum için size hastalıklı gözüyle bakar ve acımaklı. İyi olmanız tek dilekleri olur bu da sonradan unutulur. İyi olmak gibi bir kavram yoktur oysa. Sadece yaşarsınız, hiçbir iyi uzun süreli değildir.
– Artık ne arzum kaldı ne de kinim. İçimdeki insanı yitirdim. Kaybolsun diye de bir yere bırakıverdim. Hayatta insan ya melek olmalı ya doğru dürüst insan ya da hayvan. Ben onlardan hiçbiri olmadım. Hayatım ebediyen kayboldu. Ben bencil, acemi ve zavallı olarak dünyaya gelmişim. Şimdi artık geri dönüp başka bir yolu seçmem imkansız. Bundan böyle bu anlamsız gölgelerin peşinden gidemem. Yaşamla yaka paça olamam, güreş tutamam. Sizler, gerçekte yaşadığınızı zannediyorsunuz. Elinizde hangi sağlam kanıt ve mantık var? Ben artık ne bağışlamak, ne bağışlanmak, ne sola ne de sağa gitmek istiyorum.
Henüz yorum yapılmamış.