Yusuf Atılgan Sözleri

Yusuf Atılgan (1921-1989), Türk edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Modern Türk edebiyatına damga vuran eserleriyle tanınır ve genellikle bireyin iç dünyasına, yalnızlık, yabancılaşma ve anlam arayışına odaklanan derinlikli metinler kaleme almıştır.
Yusuf Atılgan En Güzel Sözleri
– İki insan ayrıldıkları zaman birbirlerinde bir şeyler bırakıyorlardı.
– İnsanlar haksızken daha çok bağırır.
– Her şeyi birden görmeye kalkarsak hiçbir şey göremeyiz.
– Bugünkü benim son aldanışım olmayacak. İnsanlara güveniyorum.
– Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.
– Başkaları bizi, baca dumanı gibi, dışarıya bıraktığımız belirtilere göre tanırlar.
– Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.
– Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı.
– Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?
– Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.
– Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
– İnsanlar yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. olmak istedikleri, olamadıkları “kişi”yi anlatırlar.
– İnsan geçmiş bir olayı kafasından kazıyıp attığını sanıyor. Değil. Tortuya benzer bir kalıntı var.
– Alışmaktan korkuyordu. Böyle giderse bu masa sevgilerinin kutsal yeri olacaktı. Bir yerleri olması kötüydü. Sonra insan kendisinin değil, o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.
– Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.
– Günlerin adı, sürelerince yaşanılan olayların değerine göre değişebilir.
– Bir yazarın dediği gibi: Kadınsız hikaye tuzsuz aşa benzer.
– Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi ayrı dili konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
– Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum: Yalnız kalabilmek için.
– Bir gün sana dünya da katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.
– Birden kendi kapısını kapamadığı aklına geldi. Hırsız girse bile kitapları çalmazdı. Ötekiler umurunda da değildi.
– Siz anlanamaz, sen anlanır. Bazı kitaplarda sizi seviyorum’u okuyunca gülerim. Sanki siz sevilebilirmiş! Sen sevilir, değil mi?
– İnsan kendine acır mı? Ben acıyorum.
– Yatsam, hiç kalkmasam! Kalkıp düşmanlıklarla dolu bir güne başlamakta ne var.
– Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öteye öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır.
– Açık korku kişiye adam öldürtür, gizlisi uslu uslu oturtur.
– Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.
– İnsanların kaçınılmaz ikiyüzlülüğünü görüyordum. Bir gazozluk dostluklar! Herkes tren yolculuğundaki süreksiz tanışıklıkla yetinir gibiydi.
Yusuf Atılgan Meşhur Sözleri
– Bazen, görünür bir sebep olmadan, insana önünden geçtiği yapı, bir sokak köşesi, üstünde oturduğu sandalye hayatında önemli bir yer tutacakmış gibi gelir.
– Anayurt otelini, yazarken tavanda bir fare tıkırtı yapıp duruyordu, ben de romana bir kedi soktum.
– Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum.
– İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu.
– Herkes onun gibi değil miydi? En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı.
– Yorumlar, nedenler önemsizdi; kesin değildi. Önemli olan insanın edimleriydi. Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.
– Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde, sözle, yazıyla, resimle ya da susarak..
– Gözler konuşmaya başladığı zaman her şey susar.
– Bereket arada seni düşündükçe içimin ısınması var.
– İnsanların birbirine benzerlikleri, tümünün iki ayaklı oluşu şaşılacak şeydi.
– Birden sokakları dolduran kalabalıkta o’nun da olabileceği aklıma geldi, içimdeki sıkıntı eridi.
Yusuf Atılgan Kitap Sözleri
– Belki de insanlar kendi kendilerine düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı.
– Korktuğumuz için severiz, korktuğumuz için yaşarız.
– Yaşamın güç olduğu dünyadan uzağa, çocuklukta tadılmış bir huzura kaçmak gerekti, hiç olmazsa bir güncük
– Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.
– Nasıl kolayca söyleyebiliyor bunu? Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dili konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
– İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar.
– Yaman adamdı bu dilenci. İnsanların işten dönerken ucuza huzur satın aldıklarını biliyordu.
– Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
– Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapamayacağı şey yoktu.
– Hepimiz korkağız. Korktuğumuz için severiz; korktuğumuz için yaşarız; korku yüzünden öldürürüz. En kötüsü kısa sıkıntılardan korkarız
– Dünyadan çok şey beklemiyorum. Üç oda, bir mutfak, sevdiğim adam. Biri kız biri oğlan iki çocuk.
Yusuf Atılgan En Çok Beğenilen Sözleri
– Kendini öldürenlerin yaşamayı aşırı sevenler olduğunu düşünürdüm. Sonra birgün ‘yarın’ diyebildim. Denizde olacaktı. Yanımdaki sığlığın yosunlu, sinsi sokulganlığında değil, ötelerin derinliğinde diyordum. Ötekilere benzer bir gündü; ama ben iskeleye yaklaştıkça değişir gibiydim. İnsanları gerçekten görüyordum. Eskiden, vapurda biletini uzatırken bile başını pencereden çevirmeyen adam sanki ben değildim. Boyuna onlara bakıyordum. Belki giderayak umutsuz bir çağrıydı; ama kimsenin aldırdığı yoktu. Direnerek baktığım biri gözlerini benden kaçırırken kaşlarını çattı. Yoksa artık aralarında olmadığımın farkında mıydılar? Ertesi sabah ayakkabılarımı giyerken gene duraksamam, kapı gıcırdayacak diye çekinmem tuhaftı. Son günümde bile kurtulamıyordum. Kapıyı çarpmadan kapadım. Daha orada “Öyleyse yarın” dedim. Ertesi gün çıkarken kapıyı çarpacaktım.
– Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
– Yoksa bu aşırı gereklilik duygusu, o şeyin yokluğundan mı kaynaklanıyordu?
– Bu hayatta herkes bir şeye tutunur. Çünkü dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz.
– Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama yalnız bir teki yoktu.
– Acelem yok benim, biliyorsun. Bir gün sana dünyada sevgimesajlarim.com dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.
– Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
– Bütün bu “siz”ler, “iz”ler, “uz”lardan sıkılırım ben. Yapmacık, fazlalık gibi gelirler bana. İkinci konuşmamda ‘sen’ diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam. Ne dersin(iz)?
– Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez.
– Ya insanlar? Onların yaşamasında her şey ayrıntı. Önemli olan yemek değil, yenecek yemeğin çeşididir; giysi değil, giysinin çeşidi; ayakkabının çeşidi. Günlerin adı bile… Belli günlerde belli yaşamaları vardır. Pazar günleri pazarlık yaşamalarını kuşanırlar, çarşambaları çarşambalık! Hep ayrıntılar! Paranın sayısı gibi..
Henüz yorum yapılmamış.