Ahmet Yavuz Sözleri
Sayfa İçeriği: Ahmet Yavuz Sözleri, Ahmet Yavuz Sözleri Kısa, Ahmet Yavuz Sözleri Uzun, Ahmet Yavuz Söz Alıntıları, Ahmet Yavuz En Çok Beğenilen Sözleri, Ahmet Yavuz En Çok Paylaşılan Sözleri, Ahmet Yavuz Sözleri Resimli
Ahmet Yavuz Sözleri
Bir şey var, bir sen anlarsın ama bir sana söyleyemem.
Nefesinin dar gelip ciğerlerinin yırtılacakmış gibi acıdığı geceleri anlatamazsın. Belki birkaç dal yakarsın ama anlatamazsın.
Kırılan kalplerinin hesabı sorulduğu gün, ben yine sessiz kalacağım.
Korkuyorum; Bir gün etrafıma ördüğüm duvarlar altında kalacağım diye.
Ve ben senden kilometrelerce uzaktayken, dudaklarının üzerinde bir tatlı öpücük hissedersen eğer; bil, fotoğraflarımızı atmadım hala.
Bizler hiçbir zaman, birinin en sevdiği, uğruna her şeyden vazgeçtiği, her şeyi feda ettiği o muazzam kişi olamayacağız.
Büyüdüm. “Böyle olmaması gerekiyor, ” dediğim ne varsa böyle oldu. Azalmadı canımın acısı ama daha az dikkatimi çekmeye başladı.
Biz kaybedenler ordusunun muzaffer komutanları. Bu savaşı çoktan sonlandırdık.
Alıştı gönül fakat tükendi ömür.
İntihar etmedim ama defalarca kez suratımı astım karşında. Bir kere bile anlamadın çaresizliğimi.
Belki kalbimi yaratan söyledi seni sevmemi, Belki kalbim yaratana söyledi seni sevmek istediğini.
Seni aramak istedim; çünkü sesinin iyi geldiği yaralarım vardı.
Uyandığım her yeni gün, sokak lambalarının aydınlattığı ufacık kaldırım parçası dahi güzelse. Bu senin yüzünden.
Bu hayat seni incitirse, beni öldürür.
O kadar emin adımlarla, o kadar gururlu ve bencilce yaşıyorsunuz ki, sanki daha önce hiç kimseyi kaybetmemiş, hiç pişman olmamış gibi.
Sen gelecektin, ben saçlarına dokunacaktım, bu kadar şiire ne gerek vardı?
Gömülüyorsa bir memlekette azizler, âlimler, onları öldürüyorsa din maskeli pezevenkler, bu hayat onlara şiirdir. Sana değil.
Sana kırgınım, bu senden vazgeçtiğim anlamına gelmiyor.
Mahşer yalnızca ölünce göreceğiniz şey değil.
Kahrol istedim. Gittiğine, bittiğine, yaşadıklarına, bir daha yaşanmayacak olmasına sen de benim gibi kahrol istedim.
Ruhu bende olmayanın, tenine ne hacet?
Ben verdiğim sözleri bile tutamıyorum. Seni nasıl yanımda tutacaktım ki?
Dalgaya müsait bir kıyı gibi kenarda bıraktım yaşamayı.
Sana gelemedim. Çünkü benim bu şehirdeki yaşanmışlıklarım, hiçbir zaman valizime sığmadı.
Yanlışsam, biraz da yanmışsam. Yanlış bir şey söylüyorsam, düzeltmeyin. Siz de bilmiyorsunuz. Ve anlamıyorsunuz.
Sana yardım edecekleri ihtimalini sabitledin kafanda, seni atacakları uçurumu katmadın plana.
Ben bu çağa ait değilim. Bu müziklere, bu şiirlere, bu insanlara…
Mesela bir şehri terk ederken, vedalaşacak kimsen yoksa kendi valizini öpüyorsun.
Ses tellerine kuşlar konsun, dünya dönerken çıkardığı sesten utansın, konuşsana biraz.
Beni bir sen anlarsın ama bir sana söyleyemem.
Yarım kalmış bir sevdanın tek taraflı bekleyeniyim.
Ben bir daha seninle o yolda yürümem. Ama bitti diye de o yolların güzelliğini inkar etmem. Bak bu sevilmişliğin ötesi..
Tüm engelleri, çukurları, engebeleri hesaplamadan düşüncesizce yürüdün sen. Üzerine gökyüzü giyindin geceden…
Sesi değse seslere, ben onun sesini ayırt edecek haldeyim. Ama susuyor.
Sen, pişmanlığı olan ama affı olmayan hatalarımın bütünüsün. Ben sana gelemem artık.
Delirmeye çeyrek kalmış ama ölmeye ramak var.
Bazen herkes biraz savunmasız, herkes biraz açık hedef hayatta sevdikleri karşısında…
Otursana karşıma, iki lafın belini kırarız. Bakarsın yetmez, sarılırız.
Dünyanın sonu değildi ama biz birçok kez dibi görmüştük.
Bak, yolun yarısında değil, yarasında düşmüşüm o çukura. Tutsana ellerimi, kurtarsana beni.
Sen, bir balığa boğulmaktan bahsediyorsun.
Geceleri söylenen hislerin doğruluk payı her zaman daha fazladır.
Bazen gitmek gerekir oğlum, bilirsin geri dönebilmek için.
Henüz yorum yapılmamış.