Aret Vartanyan Sözleri

Aret Vartanyan, 1978 yılında İstanbul’da doğmuş Türk yazar, konuşmacı ve kişisel gelişim uzmanıdır. Eğitim hayatını Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde tamamlamıştır. Özellikle insan psikolojisi, kişisel farkındalık, ilişkiler ve modern hayatın getirdiği zorluklar üzerine yazdığı eserlerle tanınmaktadır.
Yazarlık kariyerine başladığı günden itibaren, insanların iç dünyalarına yolculuk yapmalarını sağlayan ve kendilerini keşfetmelerine yardımcı olan kitaplar kaleme almıştır. “Bir İnsan Değişir, Dünya Değişir”, “Sen ve Ben”, “Gitme Zamanı”, “Beni İçinden Sev”, “Kendine Hoş Geldin” gibi eserleri, geniş bir okur kitlesine ulaşmış ve büyük ilgi görmüştür.
Aret Vartanyan Sözleri Kısa
– Bazen kaybetmek, kazanmanın başlangıcıdır.
– Sessizliğim kabullenişim değil, vazgeçişimdir.
– İnsanlar korktukları sürece itaat ederler… (Siyah Gözyaşı)
– İnsanoğlu neyin eksikliğini yaşıyorsa onu abartıyor ısrarla.
– Belki şu anda benim zırvaladığımı düşünüyorsun. (Sen ve Ben)
– İnsanlara karıştım, gözlerine baktım, yüreklerinde yer buldum.
– Hayat, ‘yarın yaparım’ diyerek ertelenmeyecek kadar kıymetlidir.
– İçindeki sesi susturma. Çünkü o, seni en iyi tanıyan rehberindir.
– Mantıklı olmayı bıraktığımda yaşamaya başladım. (Bin Yüz Bir İnsan)
– Aşk her şeydir. Aşkın tanımını, insanın insana duyduğu aşkla sınırlayamayız.
– Ya gerçekten yaşa ya da sadece nefes alarak yaşıyormuş gibi yaptığını kabul et.
– Yürüdüğün yollar hep aynı yere çıkıyorsa, yeni bir yol bulmak için gitme zamanı.
– Mutluluk, bir hedef değil; yolculuğun ta kendisidir. Anı yaşamak ve hissetmek gerekir.
– Hayallerine giden yol, her şeyden önce kendinle barışarak, ayağa kalkmanla başlayacak.
– Ben bedenine değil içinde olana aşığım; testiye değil, taşıdığı suya ihtiyacım olduğu gibi.
– Her erkek, her başlangıçta her şeyiyle var olup sonra yavaş yavaş uzaklaşmıyor muydu? (Siyah Gözyaşı)
Aret Vartanyan Sözleri Özlü
– Herkes nasıl yaşanması gerektiğini biliyor ama neredeyse bildiğinin tam aksini yaşıyor. (Siyah Gözyaşı)
– İçinde çıkmak için fırsat kollayan o kadar çok duygu var ki, oldukları yerde çıkarttıkları gürültü bile seni yormaya yetiyor.
– Belirsizlik yorar insanı. Cesaretini topla ve sonuçtan korkmadan yapman gerekeni yap. Ne yaşarsan yaşa belirsizlikten daha az yorar.
– İnsanlara karıştım, gözlerine baktım, yüreklerinde yer buldum. Sorum aynıydı, ‘Gerçekten yaşıyor musun? Yoksa sadece nefes mi alıyorsun?’
– Ben de çok sıkıldım. Mutluluk için, başarı için, kendim olmak için bana sürekli vaatlerde bulunan kitaplardan, seminerlerden, kurallardan, öğretilerden…
– Ne yaparsam yapayım yargılandım, kimseyi memnun edemedim. Aşk ve mutlulukla dolu, huzurlu, başarılı, daha iyi bir yaşam masalından kâbuslarla uyandırıldım.
– Kendini gerçekten seven insanın kendini övmek, ispatlamak, gösteriş yapmak derdi yoktur. Bunlar farkedilme, onaylanma, ikna etme ihtiyacı olduğunda ortaya çıkar.
– Hiç bıkmadan ne yapman gerektiğini, nasıl yaşayacağını ve kim olacağını sana anlatıyorlar. Birçoğu senin gerçeğin bile değil. Sana gösterilen dünyanın gerçek olmadığı gibi.
Aret Vartanyan Sözleri Anlamlı
– Zengin, güçlü, havalı, ünvanlı, yakışıklı, güzel, nüfuzlu veya bilmem ne olman hiç ilgimi çekmiyor. Ben önce ‘insan’ olabilmişmisin ona bakıyorum. Yoksa gerisi hikaye kalıyor.
– Kendi kulvarımda yürürken, yandaki kulvarlarla kendimi kıyaslamaktan vazgeçtiğimde ne komşunun tavuğu bana kaz gözükür ne de komşunun tavuğunun kaza dönüşmesinden rahatsızlık duyarım.
– Çocuğum yok aile kurmadım. Kurmalı mı bilmiyorum. Kuran arkadaşlarımın haline baktığımda neden kurayım ki diyorum. Etrafım birbirini aldatıp duran, kavga eden çiftlerle dolu. (Bin Yüz Bir İnsan)
– Bir şeyi arıyorum, bir şey eksik diyorum ya. Eksik olanı iyi biliyorum. Gerçekten sevmeyi başaramıyorum. Korkuyorum sevmekten. Sonrasında kırılmaktan, yaralanmaktan, güçsüz olmaktan korkuyorum. (Çırılçıplak Aşk)
– Birkaç kitabın arkasını çevirip bakıyorsun ve yine kendini arıyorsun. Yaşamında yapmak isteyip de yapmadığın ya da yapamadığın ne kadar çok şey var. Oysa istemediğin birçok şeyi yaşadın ve yaşamaya devam ediyorsun.
– Bilirim herkes yalnızdır ama kaçar durur bu gerçeğinden. Günün sonunda iki kişi de girse yatağa, uykuya dalarken yalnızlığınla yüzleşirsin. Ki bu kötü değildir. Bozkır kurdu sevgimesajlarim.com sever yalnızlığını. Kalabalık, gürültü, zaman öldüren can çekişmeler sıkar canını.
– Işığın hızının bile sabit olmadığını bildiğimiz bir dünyada hala hangi kodların, kuralların, inançların bizi yönlendirdiğine zaman zaman üzülüyorsun. … Herhangi bir durumda bir yargıya varmadan önce taraf olmadan tanık olabilmeye çalış. (Bin Yüz Bir İnsan)
– Seni en çok yoran çevrendeki insanların samimiyetsiz yaklaşımları. Memnun ettiğin sürece yüzüne gülümseyen, onların istediği olmadığında ise sana sırtını dönenler. Hepimizin ihtiyacı olan her koşulda yanımızda olduğunu hissettiğimiz işler, dostlar, akrabalar.
– Yalnızlık düşmanın değil, ihtiyacın olan… Kendinle kalmak, yalnızlığın farkında olmak, içinde bastırdığın duymazdan geldiğin onlarca sesin yüzeye çıkışı. İşte o anlarda anlarsın aslında neyin eksik olduğunu nerelerinin kanadığını. İşte bu anlarda güçlenirsin, büyümeye başlarsın.
Aret Vartanyan Kitap Sözleri
– Sen başkalarını sevebildiğin kadar başkalarının sevgisini hissedebilirsin. Çevrendekilerin seni ne kadar sevdiği aslında senin onları ne kadar sevdiğindir. Sevgi karşındakini özgür bırakmaktır. Biz elimizde olsa çivilerle, iplerle sabitleyecek, sadece beni yalnızca beni sev diyeceğiz.
– En çok sevdiğin insana en az seni seviyorum diyenlerden misin acaba? Annesine, karısına seni seviyorum diyemeyenler ailesi… Nazı en çok geçtiği için çok üzdüğü, en az sevgisini gösterdiği sevdikleri olur bazen insanın. Ben çok geç öğrendim aslında gerçekten seni seven insanların tek istediği şeyin senin sevgini görmek olduğunu!
– Hiç kaybetmediğim bir hayat demek, hiç kazanamadığım da bir hayat demektir. Kaybetmekten delice korkmaya başlar, sonra risk almaktan kaçar, sonra da elimizdeki hayatı tek seçeneğimiz sanmaya başlarız. Bizi yıkıp geçen kaybetmek değil, kazanmaktan vazgeçmek oluyor. Kaybetmeyi bilmiyenler, yenilgi tatmayanlar, kazanmanın getirdiklerini bilemez.
– Kim sana başarısız diyebilir ki? Sen inandıklarını yaşarken, hamurunu işlerken, gülümserken, huzurluyken, yüzünde renk varken kim sana başarısız diyebilir ki? Dese de ne olur ki? Başkalarının biçtiği kaftanı giymek için kendinden vazgeçenler arasında olmamaktan daha değerli ne olabilir ki? Bir de üzerine sevebilmeyi ve sevilebilmeyi koyduysan daha ne olsun.
– Kendini sürekli anlatmak zorunda hissetmek zor. Anlatmaktan vazgeçip içine kapanmak daha da zor. Her ikisini de yaşıyoruz. Yavaş yavaş özgüvenimiz törpüleniyor, kendimizden vazgeçiş başlıyor, dönem dönem hırs basıyor, yeni hedefler konuyor, koşuluyor yolda vazgeçiliyor. Bazen de hedefe ulaştığında asıl sorunun devam ettiğini görüyorsun. Hedef sadece seni oyalamış oluyor. Katlanma kat sayını artırıyor.
– Yaşadıklarımızdan değil, yaşayamadıklarımızdan pişman oluyoruz. Yarını garanti sanıp erteliyoruz, yapmak istediklerimizi içimizde saklıyoruz; sonra bakıyoruz geç kalmışız. Elbetteki yanlış kararlarım olacak, elbetteki duvara çarpacağım. Ama inan bana, kendin olarak, yüreğinle yaşadıklarında ödeyeceğin hiçbir bedel, bastırdıklarınla, içinde tuttuklarınla yaşadığın başka hayatlardaki bedellerden daha ağır olmayacak. Yarın değil, şimdi.
– Aynaya baktığında dışarıda milyonlarca olandan birisin. Ahlaka, toplumun sana öğrettiklerine karşı gelecek, başkaldıracak zerre cesaretin olmadığının farkına var. Kendi kendini güçlü olduğunu inandırmaya çalışma. Değilsin. Göğsünü açıp, kalabalığa bağırmadıkça ‘ben burdayım’, elindekileri kaybetmek korkunu yenmedikçe ve başkalarının onayını, takdirini bekledikçe bir zavallıdan öteye geçemeyeceksin. Söylenme, söyle ve yap. (Bir Nefes İstanbul)
– Bazen kendini anlatabilmekte çaresiz kalırsın. Beklentini karşındakinin görmesini beklersin. Aslında, tüm bedeninle ruhunla anlatmak istediğini anlatmana, hatta mecbur kalıp cümlelere dökmene rağmen karşındaki duvar gibi kalır. Çaresiz içine dönersin. Belki biraz yaralı, belki biraz küskün. Sonra vazgeçersin anlatmaya çalışmaktan. Sadece şunu unutma… Her duvardan sonra yeni bir duvar yok. Vazgeçme, çırpınma… Anlayan anlar, anlayan er ya da geç karşına çıkar.
– Her koşulda mutlu olmayı seçebilirsin. Mutluluk bir şeylere bağlayacağın bir duygu hali değil. Tatmin ile mutluluğu karıştırıyoruz. Tatmin olmayı mutluluk sanıyoruz. Yakaladığımız anda beklediğimiz her şeyin tatmin duygusu doğal olarak kaybolur. Kaybolan mutlu olma halin değil. Yalnızlık da korkulacak, kaçılacak bir şey değil. Yalnızsın ve yalnız öleceksin. Kabul et. Kabulleneceğin her sorun’un, her soru?nun üstesinden gelebilirsin. Varlığını kabul etmediğin bir şeyi nasıl çözebilirsin.
– ” Aşk mı? Sevgi mi? Aşık olduğun kadın da senin içinde senden sana yakın değil. Sakın bu tuzağa düşme. Aşk, insanlığa söylenmiş, öğretilmiş bir yalan. Korkunu, yalnızlığını, başkalarına olan muhtaçlık durumunu sevimlileştiren bir kılıf. Hiçbir kimseye, hiçbir kadına, hatta bedenine bile sahip olamadığını olamayacağını unutma. Karşındakine yaslanma, karşındakinin sana yaslanmasına izin verme. Ayaklarınızın üzerinde durun. İki ayrı insan olduğunuzun gerçekliğini unutmadan. ” (Bir Nefes İstanbul’da Bir Olmak)
– Farkında mısın? Zengin, ünlü, başarılı, başarısız, yoksul, güçlü, güzel, yakışıklı, çirkin, zayıf, şişman hepimiz korkuyoruz. Korkunun adı ne olursa olsun korkuyoruz. Ve yine aynı anda yalnızlıktan dem vuruyoruz. Anlaşılmadığımızı, sevilmediğimizi, bir türlü hak ettiklerimizi göremediğimizi düşünüyoruz. O zaman hepimiz yanlış yere bakıyoruz. İçimize bakmak, kendimizi dinlemek yerine onlarca, yüzlerce sıfat, oyuncak yaratıyoruz. Kendimizi bizim dışımızdan yargılıyoruz, anlamaya çalışıyor, kıyaslıyoruz. Her şey olmak isterken, kendimizi ıskalıyoruz. Elimde kalan da kocaman bir boşluk. Ne yaparsam yapayım dinmeyen bir boşluk, bir arayış. Sen kendin için ne düşünüyorsan, ne hissediyor ve ne değer biçiyorsan dışarıda sadece onu bulacaksın.
Henüz yorum yapılmamış.